Geçtiğimiz haftasonu, aile saadeti yaşamak ve biraz kafa toplamak adına Belgrad‘a küçük bir seyahet düzenledim kendimle. Fazla plan ve program yapmadan gitmiş olmanın verdiği tedirginlik ve sol şeritte yaşayan genç heyecanı ile oldukça da keyifli bir zaman geçirdim diyebilirim. Vize olayının olmayışının verdiği rahatlık o kadar kanıma işlemiş olacak ki, giderken pijama ve terliklerimle yan komşuya geçiyormuşum hissiyatını da hissetmedim değil…
Akşam 7.20 gibi indi uçak…Vize gerekmeyen bir ülkeye ilk defa gelmiş olmanın oluşturduğu saçma sapan düşünceler, pasaport kuyruğunda bana eşlik etti…“Vize falan yok,iyi güzel de, şimdi giriş damgasını düzgün bir yere bassa da,sayfam ziyan olmasa”, “Eee şimdi bu bana,nerede kalacaksın diye sorarsa ne dicem?Keşke adresi alsaydım”,“Şimdi geçirmezlerse,üstümde dövizde yok,ne bok yicem”…Tabi ki bu soruların hepsi cevapsız kaldı ve sorunsuz bir şekilde geçtim…
Bavul faslı falan da bitince, annemle buluştum ve havaalanı çıkışında aile saadetine start verdik. Havaalanı şehrin bir 20-25dk. kadar dışında. Minibüs kılıklı şeylere binip şehire gitmek mümkünmüş. Ben kullanmadım ama yaklaşık 300dinar karşılığında bu minibüsler ile merkeze gidebiliyorsunuz.
Arabayla bavulu eve bırakma töreninde, ilk izlenimler ile beklentilerimi çarpıştırdım. Belgrad’a gelirken pek bir beklentim yoktu açıkcası. Yoğun bir savaş dönemi yaşamış, kendi başına, kendi gibi yaşayan bir şehir olduğunu düşünüyordum ki, gerçekten de öyleymiş. Mütavazi, yorgun ve kişiliği olan bir şehir. Avrupa kıtasında olmasından dolayı, tipik bir Avrupa şehri beklemeyin. Daha doğrusu bu beklenti ile gitmeyin giderseniz Belgrad’a…
Neyse…Bavulu eve bırakma törenini tamamladıktan sonra, kararan hava ve açıkan mideler ile Belgrad’a merhaba demek adına, patron(anne) ile dışarı çıktık. Yemek yiyelim, nerede yiyelim falan filan diye düşünürken kendimizi Skadarlija denen, oldukça meşhur bir yerde bulduk. Burası sağlı sollu restoran,cafe ve barların bulunduğu, arnavut kaldırımlı oldukça keyifli bir yer. Bohem bir yaşam tarzının olduğu bölge olarakta yerel halkın tanımladığı bir yer. Biraz dolandıktan sonra oturduk bir yere. Ne yiyeceğiz? Böyle baktık bön bön bir süre menüye…Ben bir süredir burada yaşayan patron’a güvendim…Hani anne falan, çocuğunu düşünür, aç bırakmaz falan filan diye…o da ben bu işleri gençleri bıraktım bakışıyla beni menü ile başbaşa bıraktı. Bir ondan,bir şundan, bir tane de ondan şeklinde bir şeyler seçtikten sonra, şefimi çağırıp onun da tavsiyeleri ile siparişimizi verdik. Önden bir sürü meze ve salatamsı şeyler ile çeşit yapalım, bir tane de ana yemeği baylaşalım dedik valide hanımla…Çok çeşitli deneysel şeyler var, bunu yiyin, şunu yemeyin diye tavsiyelerde bulunmicam…Tek diyeceğim ne yerseniz yiyin çok pişman olmayacaksınız…Sadece salata konusunda çok fazla beklentiye girmeyin…Haa bir de Pljeskavica yiyin…Böyle kocaman bir köftemsi…
Skadarlija, denen bu bölge, eskiden çingenelerin yaşadığı bir yer olduğundan eğlence,müzik gırla…Yemeğinizi yerken,dibinize gelen çalgıcılar yerel şarkılar ile “hacı 2 kuruş atsanda biz de havamızı bulsak” diyerekten size eşlik ediyorlar. Keyifli yani…Akşam olmasının verdiği hareketlilik(!) ise İstanbul’da yaşayan biri olarak çok hoşuma giden başka bir özellik. Gayet şık insan grupları gecenin ilerleyen saatlerinde barlara gitmek adına, arnavut kaldırımlı bu sokaklarda güzel bir kalabalık oluşturuyor…
Ertesi gün, patron çalıştığından, tüm gün tek başıma Belgrad’ın basmadık yerini bırakmama gibi planım vardı…Sabahtan iki harita bakınmacısı, patrondan şuraya git,buraya gel tavsiyeleri ile çıktım yola…Tabanvay ile evden, Kalemegdan denen parka gitme gibi bir rota çizdim…Ev dediğim yer eski Belgrad’ın bir ucu, Kalemegdan denen yer bir başka ucu…Yani gezecek oldukça yolum var…Ki bir şehri de en iyi tabanvay ile tanıyorduk zaten dimi…
Belgrad’ın şehir merkezi olarak Republic Square denen meydan ve çevresini söyleyebilirim. Yoğun bir şekilde cafe,restoran,bar ve alışveriş yerleri bu meydan çevresinde. Knez Mihailova caddesi ise sanırım bu çevredeki en meşhur ve en canlı cadde. İstanbul’da ki İstiklal caddesinin yarısı kadar ama konsept olarak aynı özelliklere sahip bir cadde…Bir sürü mağaza,cafe falan filan…Git,gel…Sonra bir daha git,gel cinsinden yürümelik…Caddeyi kesen sokaklarda da benzer konsepte başka cadde ve sokaklar mevcut. Hatta biraz daha kenarda kuytuda kalmış dükkanlar var ki, önlerinden geçmek, vitrinlerine bakmak bile oldukça keyifli. Evden buraya kadar yürürken asıl daha mütevazi caddeler ve sokaklardan geçtim. Kiril alfabesi saolsun hiç birinin adını falan hatırlayamıyorum ama keyifliydi…
Yolumun son noktası daha doğrusu checkpoint’i olan Kalemegdan’a uzun bir yürüyüşten sonra vardım…Kocaman yem yeşil bir park…Zamanında Belgrad kalesinin, -ki adından da anlaşıldığı üzere bulunduğu bir park…Park olarak çok fazla bir atraksiyonu yok…Klasik yeşillik, çoluk çocuk top peşinde, millet çimlerde falan…Dinlenme ve kafa dağıtma adına misss…Parkın içlerine doğru bir manzarası da var ki, daha da misss…İçerisinde güzel bir kaç tane de restoran da var…Eski kale olduğundan bir kaç müze de içerisinde mevcut. Yakın zaman da yaşadığı savaşlardan dolayı ilginç olabileceğini düşündüğüm savaş müzesine girim dedim. O kadar gelmişiz bir de, entellektüel(!) bilgi birikimimi de artırmak lazım(!)..Orta çağdan, günümüze savaş dönemleri ile ilgili bilimum şeyi bulmak mevcut. Ama gelin görin ki ingilizce çok az bir anlatım var. Bakıp geçicem zihniyetine(!) sahip bir toplum üyesi olduğumdan çok koymadı ama en azından o tank için bir şeyler yazsalardı ingilizce(!!!!!!)
Neyse…Parkın içinde bir de hayvanat bahçesi mevcut. Hayvansal şeyleri seven bir insanımsı olduğumdan direk ilgimi çekti ve tabi ki gittim…Kesinlikle tavsiye ediyorum, giderseniz o taraflara hayvanat bahçesine de mutlaka uğrayın. Beyaz aslan,beyaz kaplan, albino kanguru ve neydiğüü belirsiz bir ton değişik hayvan orada…
Kalemegdan ve çevresini bitirdikten sonra, patron ile buluştum. Yemek falan yedik, bir şeyler içtik…Piyasa yaptık, aile saadeti yaşadık…Daha sonra patron, hadi gel nehir kenarına gidelim diyerekten dümeni eline aldı ve yorucu ama keyifli bir yürüyüşten sonra kendimizi Tuna nehrinin kenarında bir yerde içkilerimizi yudumlarken bulduk…Nehir ve nehrin ortasında ki ada kılıklı bir yeşillik manzarası ile dinlendik. Nehir kenarına mutlaka inin…Hatta bisiklet falan kiralanabiliniyor…Kiralayın, dolanın sağda solda…Ve hatta böyle nehir falan olayını abartın, diğer bir nehir, Sava nehrine gidin orada ki adaya gidin orada bisiklete binin…Ben yapamadım, siz yapın…
Bu kadar gezmece tozmaca ile akşam oldu zaten…Yorgunluk ve ev işleri için, eve döndük…Tabanvay ile değil ama tabi ki…O kadar yolu geri yürüyebilecek gücü geçtim, hayata dair o şekilde bir vizyonum yok…Neyse atladık taksiye döndük…Taksilerin çok ucuz olduğunu anlatmak için bu kadar uzatmış olmam da benim ayıbım olsun…Evet, Belgrad’da taksi ucuz…Belgrad’da komple herşey ucuz gibi…
Ertesi gün Nikola Tesla müzesine gittik…Gidilmezse olmaz dendiğinden…Bir film, 2-3 Tesla’nın icatları ile kesinlikle çok şeyin farkına varabileceğiniz bir müze olduğunu çıkınca anlıyorsunuz. Yoksa öyle aman aman bir müze ve hatta müze bile değil…Ama elektrik olaylarına biraz ilginiz varsa(?????) gidin görün ki, yarın öbür gün diğer tarafa gittiğiniz de Nikola Tesla çarpmasın…Günün geri kalan zamanında yine sağda solda dolanarak, biraz daha yerel insanlar gibi zaman geçirerek aile saadetine saadet kattık…
Elektrik olaylarına biraz ilginiz varsa dedim ya…Ne demek o ya…Offf saçmalayamaya başlıyorum…Toparlama vakti gibi…
Gezmek,görmek adına çok dolu bir şehir değil Belgrad…Ama sahip olduğu özellikler ile çok keyifli zaman geçirebileceğiniz bir yer. Kendine has bir havası var…Mütevazi kelimesini sanırım bu şehir için kullanmak çok da yadırganacak bir durum olmaz. Kısaca o taraflara giderseniz mutlaka Belgrad’a da uğrayın, görülmeye değer bir şehir…
Yazıyı biraz daha faydalı ve kısa bilgiler ile bitirim ki, hem özet olsun, hem de amme hizmeti olsun…
Kısa kısa…
- Belgrad’da ki para birimi dinar…1000 dinar yaklaşık 11.5 dolar…İki kişi, böyle bol bol doymalı iyi bir yemek 3000-3500dinar
- Belgrad’da ulaşım için otobüsleri kullanabilirsiniz. Her tarafa sık sık otobüs var…Tramvay da mevcut…Metro yok ne yazık ki
- Taksi de oldukça ucuz…Ortalama ulaşım ücreti 350-400 dinar kadar…Taksiyi kullanın derim…
- Knez Mihailove, Skadarlija ve çevresi mutlaka görülmesi,gezilmesi gereken yerler…Gece,gündüz fark etmeden…
- Hayvanat bahçesi mutlaka görülmeli…
- Sırp rakısı ve şarapı mutlaka denenmeli…Şarapları meşhurmuş…Hatta araştırın,bilip gelin…O derece…
- Her taraf kiril alfabesi…Yol,yordam bulmak için harita lazım…Ya da boşverin harita falan, kaybolmak iyidir…İnsanlara sorun…Çoğu çok iyi ingilizce biliyor zaten…