Arda Çetinkaya Yazılım ve arada kendim ile ilgili karaladıklarım…

Hellfest 2010 için gruplar duyurulmaya başlandı.Daha açıklanacak 50 grup olmasına rağmen şimdilik açıklanan gruplar da beni benden aldı…Bakalım daha neler göreceğiz.

Hellfest+2010+Picture+2

Bu arada Hellfest’e Türkiye’den gidecek olanlara güzel ipuçları veren bir blog var.http://hellfesttr.blogspot.com/ adresinden blog’a ulaşabilirsiniz. Gitmeyi planlayanların mutlaka takip etmesini tavsiye ederim.

Bu bayramın şarkısı olarak Dead Man’s Bones’dan In The Room Where You Sleep’i seçiyorum…Hatta bayramın grubu olarakta Dead Man’s Bones’u seçiyorum.Süper konsept bir albüm yapmışlar…

Buyrun aşağıdaki videoyu…(Youtube hala izleyemiyorsanız, başbakanlığına e-mail atın)

Lisede, biyoloji dersinde labrotuvardayız…Öğretmenin elinde ölü bir kuzunun kafası…Neresi ile oynayacağız,neresine bakacağız hatırlamıyorum ama kafanın bir şeyini keseceğiz…Biz tabi çılgın gençler olarak heyecanlı bir şekilde, olayın kuzu tarafından çok geyik tarafındayız…Takmışız o kafaya geyik boynuzlarını,eğleniyoruz kendimizce…Öğretmen tam bıcak darbesini geçirecek,bir arkadaş “Kes-MEEEEE” şeklinde “ME”ledi…Ve biz koptuk…Hala aklıma geldikçe gülüyorum…O ses tonu,o ifade ve ortam…Neyse…

Şimdi malum kurban bayramı kapsamında kesim,biçim işleri yoğunlaştı.Şimdi herkesin inancı kendine, sorgulamak,soruşturmak,konuşmak çok anlamlı gelmiyor bana…Saygı duymaktan başka şansım yok…Ama insani tarafım inançları uygulama şeklini sorguluyor.  Hayvanlar kesiliyor,biçiliyor belli inanç kriterleri doğrultusunda ama bunun yoluna yordamına niye uyulmuyor…Ya da bu kadar kolay mı bazı şeyler…

Diğer müslaman nüfusun yoğun olduğu ülkelerde nasıl bilemiyorum ama kurban bayramında Dubai ve Abu Dhabi’de bulunmuş biri olarak söyleyebilirim ki, bazı şeylerin buradaki ile alakası yok. Ekonomik şartlar falan filan diye düşünebilirsiniz ama yok alakası yok…

Bu kesim olaylarının bir kuralı, kılıfı falan yok mu…Eline bıcağı alan herkes, evine aldığı koyunu,öküzü kesmekte serbest mi? Bir de marifetmiş gibi çoluğuna çocuğuna o kanlı bıcağı tutuşturup fotoğraf çektirmeler falan…

Peki olayın vahamiyetini kavrayan ve kaçmaya çalışan hayvanlara eziyet etmek,işkence etmek serbest mi? Serbest ne yazık ki…

Yolda yürürken, kana basıp ayağımın kaymasını istemiyorum…Yolda yürürken, kesilmiş hayvanların etlerinin çuvala(?) konulmasını görmek istemiyorum…Bir oto tamiranesi kılıklı yerde kesileceğini anlayan melül melül bakan kuzu,koyun görmek istemiyorum…Hayvan kesicez diye ona eziyet eden insanları görmek,duymak istemiyorum…Kurban bayramında sahilde denize baktığımda,denizi kırmızı olarak görmek istemiyorum…Toplumca kitap okumamızdan kaynaklandığını düşündüğüm inançları uygulama şeklinin zamanla insani çerçeveler doğrultusunda gelişeceğini ummak istiyorum…

Bunları yaşayan, gören,duyan çocuklar sonra büyüdüklerinde en ufak bir sorumsuzluktan dolayı, kafa-göz yarıp, testere ile kol-bacak kesen yaratıklara dönüşüyor…Sonra diyoruz, gittikçe vahşileşiyoruz…Vahşileşiyoruz da neden diye soruyormuyuz acaba?

Storage Service API

/ Leave a comment / ~ 4 dakikada okuyabilirsiniz.

Windows Azure ve Team Foundation Server 2010 ile ilgili daha sık yazı yazıyor olacağım şu sıralar. Son zamanlarda oldukça haşır neşirim ikisiylede.

Microsoft’un buluş işletim sistemi olarak lanse ettiği Windows Azure, 2010 başı gibi kullanıma açılacak. Türkiye’den kullanmak pek mümkün olmayacak ilk başlarda ama ilerleyen zamanlar içerisinde eminim mümkün olacaktır. Windows Azure kısaca, internette(bulut) çalışan bir işletim sistemi. Azure’e yüklediğiniz uygulamalar, kullanımlarına göre ve yapmış olduğunuz konfigürasyonlara göre çalışıyor. Biraz daha anlaşılır olması adına şöyle bir örnek verebilirim. Normal Windows XP,Vista,7 işletim sisteminizi düşünün. Buna yüklediğiniz ve çalıştırdığınız uygulamalar, işletim sisteminin kullandığı kaynaklar ve uygulamanın kullandığı kaynaklar doğrultusunda çalışacaktır. Windows Azure’da işte bu kaynaklar sınırsıza yakın. Bundan dolayı da performans,genişletilebilirlik,esneklik gibi kavramlar ele alındığında uygulamalarınız çok daha sorunsuz hale geliyor. En azından bu tarz kavramlar ile artık fazla uğraşmamıza gerek kalmıyor.

Şimdi çok fazla derine girmeden Windows Azure’un “Storage Service API”sinden bahsetmek istiyorum. Alt konular ile derinlere girerek Windows Azure’un daha anlaşılır olacağına inanıyorum. Bundan dolayı da Storage Service ile başlıyorum.

Storage Service Nedir?

“Storage Service”, Windows Azure işletim sisteminde çeşitli veri yapılarını oluşturmamızı ve bu veri yapılarını kullanmamızı sağlayan bir servis. BLOB(binary formattaki veri),Table Service(Tablolar) ve Queue Service(Sıra) şeklinde 3 farklı yolda veri oluşturma ve kullanma imkanı sunuyor. Bu imkanı, REST API’leri ile kullanıyor olacağız. Dolayısıyla bu REST Api’lerini kullanabilen her türlü sistem, Windows Azure üzerindeki bu Storage Service’den yararlanarak, Azure üzerinde çeşitli verileri oluşturabilir ve kullanabilir.

Bu Storage Service’in ilk olarak Table Service özelliğinden bahsediyor olacağım.Table Service ile tablolar oluşturabilirsiniz ve bu tablolarda varlıklarınızı(entity) tutabilirsiniz. Bu noktada tabloların SQL Server’daki tablolardan farklı olduğunu belirtmek isterim. Belli yapıdaki verileri bir arada tutan kavram tablo olarak adlandırılıyor. Bu tablolarda entity’leri tutuyor. Kısacası SQL’deki gibi bir tablo yaratma ve bu tabloya satır ekleme gibi bir durum söz konusu değil. Gerçi bu kavramlarda hep SQL Server üzerinde tutuluyor ama bir çok ihtiyacı karşılayabilmek adına oldukca “generic” bir yapıda tasarlanmış. Table Service kavramında entity’ler oldukça önem taşıyor. Basitçe; belli özellikleri ve bu özelliklerin değerlerinin olduğu veri yapılarına entity diyoruz. Table Service, bu entityleri belli bir yapıda tutup, onlar üzerinde işlem yapabilmemizi sağlıyor.

Table Service, barındırdığı bu tabloları “Load Balance” kavramını desteklemek için farklı bir şekilde oluşturuyor.Her tablonun belli bir “Partition Key”i var.Bu tabloların içinde barındırılan entity’lerin hangi tabloya ait olduğunu gösteriyor. Benzer bir şekilde tabloların bir de “Row Key”i var. Bu da tablo içinde belirtilen kayıda özel oluşturuluyor. Bu iki anahtarın birleşimi tabloda tekil bir kayıt olmasını sağlıyor. Tablodaki entity için “Primary Key” niteliğinde bir şey.

Bu tabloyu oluşturma ve kayıt ekleme işlemlerinde bu kavramlar daha net anlaşılıyor olacaktır. İlerleyen yazılarımda da bunlara yer veriyor olacağım. Ama önce bu Storage Service’in uygulama geliştirme ortamında nasıl kullanabileceğimizden bahsetmek istiyorum.

Visual Studio için Azure Tools’u yüklediğinizde Azure ile ilgili bir kaç şey kullanımınıza sunulacaktır. Bunlar Windows Azure’un “development” ortamını kendi bilgisayarınızda simule etmenizi ve dolayısıyla uygulama geliştirmenizi sağlayacaktır. Bunlardan bizi ilgilendiren ilk tool “Development Storage” olacak. Windows Azure üzerindeki Storage Service bu şekilde kendi bilgisayarımız üzerinde kullanabiliyor olacağız. Bu araçı çalıştırmadan önce küçük bir ayar yapmamız ve Storage Service’in kullanacağı SQL Server ortamını konfigüre etmemiz lazım.Yukarıda da dediğim gibi tüm bu Storage Service yapıları SQL Server üzerinde tutuluyor.

Konfigürasyon için “Command Window” açıp( Start->Run,sonrasında cmd ve Enter) “C:\Program Files\Windows Azure SDK\v1.0\” dizinine gitmemiz gerekiyor.Tabi Azure SDK’sı başka bir yerdeyse oraya gitmeniz gerekmekte. “dsinit”, şeklinde “Development Storage Initialize” eden komutu çalıştırmamız gerekmekte. dsinit’in çeşitli parametreleri var. “dsinit /?” şeklinde bu parametrelerin ne olduğunu öğrenebilirsiniz.

11

Peki önemli mi bu parametreler? Evet kesinlikle önemli. Bilgisayarınızda SQL Server bir instance şeklinde kurulduysa, “Development Storage”ı hangi instance’a kurmanız gerektiğini bu parametreler ile belirtiyorsunuz.

dsinit /sqlinstance:[INSTANCE_NAME]

Her hangi bir instance olarak kurulu değilse SQL Server, aşağıdaki gibi çalıştırmanız yeterli olacaktır.

dsinit /sqlinstance:.

Bu komuttan sonra Storage Service’in çalıştığı veritabanı SQL Server’a kurulacaktır. SQL Server’ı açtığınızda aşağıdaki gibi bir yapının oluştuğunu göreceksiniz.

12

Windows Azure’un Storage Service’ini kendi ortamızda kurmuş olduk. Daha doğrusu simule etmek için gerekli ortamı kurduk demek daha doğru olacaktır.

Bir sonraki yazımda kod yazarak, nasıl Storage Service özelliklerinden faydalanabileceğimizi anlatıyor olacağım. Basit bir uygulama geliştiriyor olacağız.

Daha sonrasında da bu uygulamamızı gerçekten Windows Azure üzerine kurup gözlemleyeceğiz.Hadi bakalım,hayırlısı (:

Her hangi bir sorun ve soru için adresine e-mail atabilirsiniz.

Team Foundation Server’ın önceki sürümlerinde kurulum bir hayli zordu. Bu zorluk daha çok ürünün bağlı olduğu diğer sistemlerin konfigürasyonundan ve bu sistemlerin farklılıklar gösterebileceğinden kaynaklanmaktaydı. İlk kuruşta sorunsuz bir şekilde TFS kuran bir kişi ile ne yazık ki karşılaşamadım. Ama Team Foundation Server(TFS) 2010 ile bazı şeyler biraz daha kolaylaşmış. Bu kolaylıkları TFS 2010 Beta 2’yi kurarak anlatmaya çalışacağım. Anlatımı “Team Foundation Server 2010 Installing Prerequisites”’lerin yapılmış olduğunu farzederek yapıyor olacağım.

Kurulum dosyasını(setup.exe)’yi çalıştırdıktan sonra standart Visual Studio kurulum ekranlarına benzer bir ekran ile kuruluma başlıyoruz. TFS 2010’nun en büyük özelliği, kurulum yaptıktan sonra konfigürasyon ile TFS’i ayağı kaldırıyoruz. Önceki sürümlerde kurulum esnasındaki konfigürasyonlar ile TFS’i yüklüyorduk. Yeni yaklaşım çok daha başarılı olmuş bence.

1

Kurulum aşamasından bir kaç “Next” ile herhangi bir ayar yapmadan kurtuluyoruz.Kurulumdan çok yükleme demek aslında daha doğru olur. Çünkü TFS 2010 için gerekli temel şeyler sisteme yükleniyor.Sistemde daha önceden yüklü olan bileşenlere göre yüklenecek şeyler farklılık gösterecektir. Hatta gerekli bazı bileşenlerin yüklenmesi sırasında, bilgisayarı yeniden başlatmak gerekebiliyor.
Yükleme bittikten sonra “Team Foundation Administration Console”u çalıştırıyoruz. Karşımıza aşağıdaki gibi bir ekran çıkıyor.

Devam…